Kısa öz geçmişim

Baktım herkes kitap yazıyor, ben de şiir yazmak istedim...
büyük adam olamadım ama "Halimce Bedreddinem"

Cumartesi, Temmuz 26, 2014

YUSUF'UN DÜŞÜ

Ki o zamanlar hayvanı ehlileştirir insan
Toprağa koşar öküzü
Sütünü yadırgamaz mesela keçinin
Arpanın ve buğdayın tadına varmıştır çünkü
Geniş koridorlu ambarlar yapar
Vazgeçmez biriktirmekten
İşte bu zamanların birinde
Abraham henüz Ur şehrindedir
Philistia’ya muhacir olur
Ve
Yıtsak’ı doğduktan birkaç bin yıl sonra
kurban etmeye yeltenir.
Ayın ön dördünde
Abraham eski lahit’in tanrısına seslenir
O berrak aydınlığın altında
        esmer derisine bakarak
              yalvarır bir yıldız kadar uzak tanrısına
Tanrı böylelikle vazgeçer kibirinden
Ve Yıtsak’ı bağışlar ona
Abaraham’ın omuzlarında 10 bir yıldızın,
       kamerin 
             ve şemsin günahı vardır.
Lakin mercimeğin
      ve uzun servilerin
            anavatanıdır Philistia
Abraham,
      oğullarının hürmeti 
             ve tanrısının emri üzre 
                     doldurur ambarları
Yıtsak, nemrudun şerrinden kurtulur kurtulmaz, 
                                      Bail’den göçer.
Mısır eline varır.
Orada, ölü inekleri diriltmekle iştigal olur.
Dağa can verdiği de söylenir
Dağın gölgesine ateş düşürdüğü de…
Bi de ölü Yakov’a cisim vermekle meşhurdur.

Yakov, Harrani kadınlara yangındır
Dayısı Lavan’nın kızı ceberut Rahel için
                  yedi yıl çoban oldu Edessa’ya
Ve iş bu sahife
Yakov’dan olma
Rahel’den doğma
Yosef’in düşüne dair tutulmuş olup
Yosun gözlü keçilerin
      ve kurbağa olmadan evvel
              sazlıkta şarkı söyleyen
                    larvanın
                          geniş kalçalı dişi peygamberdevesine
                                    Serenadı-
                                             -nın matbuudur!

Rivayete göre,
Altı hafta sonra
gemi rüzgarda savrulup yelkenler aşınınca
     Lut’un tanrısı
            bir gece gökten eğilip 
                 Abraham’ın insanlarına baktı!
Ve aynı rivayet üzre
       Yosef daha o gece
             o kısır rahme düşer.
Günlerden cumartesidir.
Bir dala tutunur gibi avuçlar yeryüzünü.
Yağmur durmaksızın boşanır çatlağıdan göğün
“Sevgili Rahel!”
           dedi Yosef
“beni ırmaklarca doğurdun
          acılarımı bir gölün dibinde dağladın
yüzüme bir semenderin korkularınca şekil verdin.
Ve bak!
     ben hala gülümsüyorum 
            senin karşı konulmaz korkaklığına rağmen!
Üstelik yüzümü avuçlarken ele verdin gözlerindekileri.
Demirden akıyordu gözlerin
          Paha biçilmez korkulardan…”
"Fakat al işte!"
          dedi Yosef
Bu yüzüme döktüğün tunç,
       İbrahim’in bencilliğidir
Bu yanıma koştuğun çocuk da
             İsmail’in hüznüdür!
Yazacak bunları vakıa- i nüvis
Dünyanın öte ucunda
       adaletine çomak soktuğumu bilecek oğulların
Böyle dedi Yosef
      Kenan ili yangında kavrulurken
Ki Mısır Peygamberlerin cennetiydi
kadınlar için çoktan örülmüştü duvarlar
Duvarları ansıdınız mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder