söylenmiş ne varsa orda duruyordu
bakır bir çağdan süzülüp
sarkmıştı bir başka çağa
fakat büyüdü
ve gerçek oldu nihayet
dağ keçilerinden başka kimseler görmedi
kimseler görmedi bir kapı aralandı
bir ışık sızdı içeri
ve gölgeler sonra
...
__"ben böyle bir nesneyim işte!"
dedi duvar
__ne yerim belli
ne de yüzüme rastladım
bir boşluktan süzülüp
kaldı ki ben doğmadan önce işçiler vardı
gerçeğimi onlar ördüler
sonra rahipler
mülk sahipleri
ve geyik avcıları sırasıyla
...
burada herkes zamanında öldü
ayinler
cenaze törenleri
ve buhur eşliğinde
tanrısal gecelerim de oldu
fakat daha altın çağına varmadan insanın
devrilmiş bir kapı
göçmüş pencereler
ve çıplak bir yalnızlık kaldı benden geriye
çok harp gördüm
hatta aşındım bir miktar bu sebepten
binlerce ölü taşıdım mahzenlerimde
derime sulh tabloları da astılar
ışıksız ve yüzeysel
işte böyle yüzyıl kımıldamadan
yaşadım muhitinizde
işte böyle yüzyıl kımıldamadan
yaşadım muhitinizde
...
BAB II. (Aydınlanma Çağı)
benim perdelerimi
benim perdelerimi
bir kadın araladı bu sabah
içimde ne varsa
kırk kilitli sandıktan süzülüp
yüzüme yerleşti habire
derken aydınlık sabahlarım oldu bin yıldan sonra
elma bahçelerinden süzülüp
yayıldılar evrene bir uçtan bir uca
ben göğünüzde yıldız
ben tepenizde bulut
ben avlularınızda mermer
ben aklınızda karmaşa
kimseler görmedi
ah! kimseler
...
08 09 '18

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder