İnsanın,
tabiatın diğer unsurları gibi doğup büyüdüğü ve nihayetinde ölüme meylettği
doğrudur.
Fakat bu
önermeden önemli ve tavır alıcı sorular çıkarmak durumundayız.
Mesela bir
insan ömrünü neye verecek?
yasalar,
reform girişimleri, verili düzene tutunma, orda yaşayabilme seçenekleri
oluşturma, nefes alma vs...
Tüm bu
başlıklar kışkırtıcı bir biçimde ürtkenliği, var olabilme pahasına öldürmüştür.
Peki
üretmeden nasıl yaşayacaktı insan?
En başa
dönme ihtiyacı, geçmişi didik didik etme, geçmişten görev çıkarma, bunları
örgütleme, büyütme vs... insanı bir dizi görevle karşı karşıya bırakmıştır.
Tabiatın
acımasızlığı karşısında bir arada durmayı öğreniştir mesela
İş ve
üretim avadanlıklarını geliştirme zorunluluğunu kavramıştır mesela
Tabiatı
işleme, ondan yararlanma, onu koruma içgüdüsünü edinmiştir mesela
...
Aynı insan
metanın sahibi olduğunda düşmanını yaratmıştır mutlak anlamda
Düşmanının
gönlünü almaya yeltenmesi çaresizliğindendir
Ve daha o
zamanlarda bile onunla uzlaşamayacağının
tarihsel olarak farkındadır.
Tabakalar
zorunlu olarak dağınık bir düzlemde seyretti.
Bir sonraki
aşamada sınıflar da billurlaştı ve kaçınılmaz olarak soruların rengi de
değişti.
Mesela
dilin özellikleri sınıf efradınca kendi ihtiyaçları doğrultusunda şekillendi.
Bizimkiler
kocaman inleri şekillendirirken öteki cenah ev yapımında ustalaşmanın yolunu
bulmuştu.
Buğdayın ve
nohutun temel gıda olduğunu ve dolayısıyla da üretiminin mutlak anlamda
süreklileştirilmesinin insani bir hal olduğunu kavrayan bizimkiler, diğer
tarafın sıkı bir şekilde koruduğu buğday ambarlarının aslında o zamanın artı
değerleri olduğunun farkına sonradan
vardı.
...
Bizim
sınıfın çocuklarını ve yaşlılarını aldılar ilkin...
Çünkü
bakıma en muhtaç olan onlardı.
Karşı taraf
aslında bakıma muhtaç oldukları için değil, onlardam maksimum düzeyde
faydalanmak namına korumaya almıştı yaşlılarımızı ve çocuklarımızı.
Yaşlılar iş
avadanlıklarından bahsediyordu, ufkunu genişletiyordu öteki sınıfın.
Çocuklarsa
bir kaç yıl sonra onların geniş omuzlu, karın hücrelerinden ve güçlü
bileklerinden anlaşılacağı üzere, üretken köleleri olacaktı.
O halde
soruyu değiştirmek zorundaydık.
Bizim
sınıfın çocukları ömrünü neye verecekti?
...
Aradan
yıllar geçti.
Tarih
gittikçe uçlaşan bir sınıf savaşımı arenasına dönmüş, bizimkiler durmadan
yenilmişlerdi.
Bazen doğru
soruyu soramadılar, bazen bilinçlerine değin köleleştirilmişlerdi,
bazen
eftarını iyi örgütleyemediler.
Bazen yaşam
koşullarının daha başka bir güç tarafından ve mistik bir şekilde
beklirlendiğine ikna oldular.
Y
E
N
İ
L
D
İ
L
E
R
...
Aradan
geçen sürede bizim sınıftan bir kaç kesim, karşı taraf gibi hayal etmeyi
öğrendi.
Yaşam
koşullarını onlarınki gibi dizayn etme dehasını geliştirdi.
Fakat
sosyal yapının aslında ekonomik ilişkilerce şekillendiğinin ve dolayısıyla
sadece üretmenin değil, bu üretilenin de mutlak anlamda eşit sahibi olmadıkça
KOŞULLARI DEĞİŞTİRMENİN imkansızlığının
farkına vardı.
BİZİMKİLER
DURMADAN ÖĞRENİYORDU
Ama
öğrendiklerini üretim sürecinde harcadıkları için ve aslında başka biri dizi
etken de işin içinde boy verdiğinden dolayı karşı taraf, metanın asli sahibi
olmayı sürdürmüştü ve doğal olarak bizimkilerden daha çok öğreniyordu.
Bunlardan,
kendisinin devamlı bir düzlemde gelişimini sağlayacak olanı arşivleme
eğilimindeydi karşı sınıf.
Öteki
bulguları, mesela bu çoğu zaman yıldızların hareketi ya da dünyanın döngüsü
üzerine olanı dahil, nehirlere dökmüş, ateşlerde yakmış, yerin derinliklerine
gömmüş, küllerinin dahi sosyal yaşamda izine rastlanmasını engellemiştir.
...
Bizimkiler bu arada canlı panayırlar kuracak,
yaşamdan en azından sınırlı saatlerde haz almasını öğrenecekti.
...
Kesintilerle
bugüne kadar geldiğimizi anlayan bizim sınıfın müdayimleri artık pusuya yatmış
ve kapitalizmden öte köy olmadığının farkına varmıştılar.
Çünkü karşı
sınıfı devirme sırası bizimkilerdeydi
Çünkü karşı
tarafın var olma nedeni bizim sınıftı.
....
Aslında
işler kolaylaşıyordu.
Mesela
bizim Marks ve diğer arkadaşlar "madem bir sınıflar savaşımının
takipçileriyiz, madem günümüzün motor gücü biziz, o halde son kavgaya girişip
iktidarı aldığımızda, kendimizin sömüreceği bir sınıf yaratmazsak sınıflardan
kurtulmuş oluruz ve böylece bir arada yaşayabileceğimiz eşit, sınıfsız,
sömürüsüz bir dünya üretmiş oluruz" dediler.
Bundan
dolayı artık şunu keşfetmek durumundayız.
Doğru soru
yetmiyor, o soruyu değiştirmek ve dönüştürmek için sormalı.
KAVGA,
SONUNA KADAR KAVGA
Ama KAFANLA
ama BİLEĞİNLE ama ALINTERİNLE!

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder