Parkasında eski bir zaman
şiiri taşırdı benim bildiğim suphi
Dağılmış saçlarının
perçeminde bir bahar akşamı
Karıncanın bunca zaman sonra
uyanmasına sevindi
Balkonda insanın insana
açlığına
Yaşlandı mı umut?
Erken mi yoruldu gün ışığı?
Bu dünya ne kadınlar doğurdu
biliyor musunuz?
Bu atlar ne fevkaladedir!
Çoğunu dizgineleyemez tanrı
bile
Hasılı, mahpus değilse Suphi
Ve ay ışığı sıyrılmışsa
bulutlarından gecekonduların
Yani tabiat uyanmış,
kapıya dayanmışsa kokusu özgürlüğün
Hoşgeldin ey hayat!
Hoş geldin onun yaşlı abisi
umut!
Gidecek yerin var mı?
Kimin kimsen
...
Herkes kadar kendine
sürgündü benim bildiğim suphi
Bir köy kahvesinin önünden geçerken
Taşralı çocukları vardı eteklerinde
Taşralı çocukları vardı eteklerinde
Kitapları
Ve her defasında sayfanın kıyısına özensizce düşülmüş bir şiir
Ve her zamanki uykusundan
erken
uyandırılmış
bir güvercin huysuzluğu belki de...
Akşama kalmaz geçer bu dalgınlık
Biri gelir suskunluğu yırtar
ucundan
Akşam sefasına oturur
Umut işçilerinden konuşurlar
"Bu meclisler
bu soytarılar"
der.
der.
"hatta vadesi gelmemiş isyan
Ayaklanmamış çile
Düşlenmemiş umut!"
"Bizde
Saraylar
gündüzden
basılmak içindir
mösyö!"
Yani senin anlayacağın
mahpus değilse Suphi!
mahpus değilse Suphi!
Ve ay ışığı sıyrılmışsa
bulutlarından gecekonduların
yani tabiat uyanmış
kapıya dayanmışsa kokusu
özgürlüğün
Hoş geldin ey hayat!
Hoş geldin gencecik isyan!
Bütün kıyılar senin

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder