iki yolum vardı o yaz incecik
birinde
henüz gidilmemiş bir Akdeniz patikası
diğerini eşkıyalara sardırdım geceleyin
birinin ağzında beklemişim kaç zaman
beklemek
bir öğlen senfonisi kadar patırtılı
hükmü
yok bir dinginlik
alıp
öldürmüş herkesi
gri
bir yüzeye yağmur yağmış erkenden
içinden,
şemsiyeleriyle çocuklar geçmiş
bir
sayının çarpanları gibi
habire
çoğalmış yağmur
- oğlum Ahmet, bu matematik nasıl büyür, biliyor
musun?
- evet öğretmenim.
içler dışlar çarpımıyla...
- peki ya yoksulluk nedir yavrum?
Ve nasıl azalır bunca zaman sonra
- Sokaktan geçen şemsiyesiz çocuktur yoksulluk,
öğretmenim
ve nasıl azalır, bilmiyor müfredatlarınız
atölyeleriniz hatta işçileriniz...
- Öğretmenim!
- söyle oğlum!
- yağmur tepeye düşünce ne olur, öğretmenim?
- eşkıyalar üşür canımcım oğlum.
bahar geç gelir
gurbet olur ova, ıpıssız
uzanır boylu boyunca
ve
döner dolaşır,
bir
tilki gibi
sığınır
eğrisine yaşamın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder